Vasatlıkla Yüzleşme

benchmarkİş hayatında tanıdığım birçok insan işini yapmak üzere her sabah iş başı yapıyor. Çoğu mutsuz. Tanımlı işlerin dışında daha fazla üretme derdi olmayan, bırakınız uzun vadeli planları gelecek bir yılı için bir beklentisi bulunmayan “ pozisyon korumaya odaklanmış” bir durumda.

Kendimiz vasatız, iş algımız vasat , bireysel gelişimlerimiz vasat , özel yaşantımız vasat , futbolumuz vasat , eğitimimiz vasat. Tüm çiçeklerin aynı renk tonlarında olduğu bir bahçe gibiyiz. Hep aynı boyda kalan ve hiçbir zaman başaklanamayan buğday tarlaları.

Neyse ki ülkemizde sanıldığından fazla akıllı insanlar var. Işık saçmaya devam ediyorlar. Her biri birbirinden değerli adamlar bir araya geliyor. Onları bir araya getirmeyi akıl eden bir sanayi odası var.

Bahsettiğim konu İSO tarafından 12. Sanayi Kongresi kapsamında Mayıs ayında düzenlenen “Türkiye’de Vasatlık İle Yüzleşme Paneli”. Başlık bile farkındalık gerektiriyor. Acaba kaçımız hangi alandaki vasatlığımızın farkındayız?

Vasatlık benim de ilgi duyduğum , kişisel olarak kendi dünyamda aşmaya çalıştığım bir konu. Sosyal ilişkilerimde , işimde , ailemde vasatlığı aşmaya çalıştığım doğru , ne kadar başarabildiğim ise tartışmalı.

Paneli Şeref OĞUZ yönetmiş, KONDA Genel Müdürü Bekir AĞIRDIR , İstanbul Ticaret Üniversitesi Rektörü Nazım EKREN , İSO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Kongre Program Komite Başkanı Adnan DALGAKIRAN , SEN DE GEL Derneği Başkanı İbrahim BETİL ve son olarak ALARKO HOLDİNG Yönetim Kurulu Başkanı İshak ALATON panelin konuşmacıları.

Konuşmacıların hepsi vasatı aşmış adamlar. Yöneten Şeref Bey’i yıllar önce e-devletin tartışıldığı bir panelde “e-devletin çok kolay olmadığını 45 dk boyunca anlatan Osmangazi Kaymakamına” verdiği cevap ile hatırlarım. “Beyefendi taş devri taşlar bittiği için değil, anlayışlar değiştiği için bitti” demişti. Panelin tamamı bu tür incilerle dolu. Ben kaçırdığım için çok üzüldüm , o yüzden de bu yazımı vasatlığa ayırdım. Panelde 1.Bölümde Vasatlığımızın yapısal sorunları üzerinde duruluyor. Şeref OĞUZ “Kem alat ile kemalat olmaz” Yani; vasat, kötü aletlerle mükemmelliği yakalayamazsınız.” diyor. Vasatlığı tanımlıyor.

Nedir vasatlık?

Ortalamalar Yalandır. Vasatlar ortalamaların içine gizlenir. Ortalama başarılıyı aşağıya çeker. Sen iyisin daha fazla ilerlemene gerek yok der. Başarısızı  ise gizler. Mesela ülkenin milli geliri 10.500 $ ya , herkes “oooo acayip artmış diye sevinir” Kimse kendine , kendinin aşması için hedefler koymaz. Şeref OĞUZ’un verdiği göbek örneği çok iyi.

Kurnazlık Vasatlık Göstergesidir. Vasat her şeyi idare edenin noktasındadır. İdare etmektir, konfor tuzağıdır ve kurnazlıktır. Kurnazlık kültüründeki uluslar aynı zamanda vasat toplumlardır. Kurnazlık : “Nimeti isteyip külfeti öteleme kolaylığıdır.”

Vasatlık 4 Kapı

Şeref Bey neden vasat kaldığımızı çok güzel anlatmış. Vasat kalma 4 kapılı bir tuzak.

1. Kapı : Yok Sayma Kapısı : Vasat sıra dışı olmak isteyeni yok yasar , yaşamamış düşünür. Sıra dışı olmak için yola çıkanların %80’i burada takılır.

2.Kapı : Alay Etme Kapısı : Vasat birinci kapıyı aşabilen 20 kişiyle alay eder , küçük düşürmeye çalışır. Bu kapıdan ancak 5 kişi geçebilir.

3. Kapı : Savaşma Kapısı : Artık 5 kişiyi yok etme zamanı. Sizi hiç doğmamışa çevirmek için sizinle savaştıkları , vasattan kaçışın engellendiği kapı. Istakoz tenceresi kapaklı satılmaz; çok basit bir sebepten dolayı. Çünkü o vasat içinde kaynayan ıstakozlardan bunu aşmak, kurtulmak isteyenleri, diğerleri tencerenin altına çeker.

4.Kapı : Hayranlık Kapısı : Tüm kapıları geçen 3 kişiyi panele getirip konuşmacı yaparlar , evet bu adamlar farklı işlet yapmıştır ama onlara koşulsuz hayranlık onları ayakları çimentoya gömülü insanlar haline getiriyor.

Sebepler Neler? Neden Bu Vasatlık ?

Bekir AĞIRDIR iyi istatistiklere dikkat çekiyor. Verdiği bilgilerden şunları anlıyoruz.

Özgüven yoksunuyuz , hak aramayı bilmiyoruz , sosyal topluma inanmıyoruz , bedel ödemeyi sevmiyoruz. Sebepleri ise köklerimizde. Her hak arama anlayışı biçilmiş bu topraklarda. Rakamlar Bekir Bey’in istatistiklerinde.

İyi eğitimli , vasat olmayan %3-5 oranında adamı en öne koyacakken , bir vasatlar ordusunu ÇİN Seddi gibi vasat olmayanların , gelişecek ve geliştirecek olanların önüne koymuşuz.

Gelecek projeksiyonumuz yok. İnsanlarımızın %12’si için gelecek, sadece 1 yıllı. Sonrası yok. . %16’sı içinse bir yılla üç yıl arasında. Türkiye toplumunun ortalama gelecek algısı 11 yıl.

Adnan Bey çarpıcı öz eleştirileri ile söze giriyor.

Vasatlık, riyakâr topraklarda yeşerir. Çünkü kimse kendi gibi değildir. Kimse kendi hikayesini yazmaya özenmez orada. Kendi hikayesini yazmaya çalışanların canına okunur. Onun için de öyle bir kültürde yetişirsin ki, herkes başkasının hikayesini yazmaya çalışır, ki Türk sanayisi, Türk ekonomisi de böyledir.

Bakın; X konusunda Almanya’da üretim yapan dört tane firma görürsünüz, ama aynı konuda Türkiye’de 64 tane firma görürsünüz. Bakın; yüz yıldır bu topraklar cari açık verir ama bununla ilgili ciddi bir makale bile bulamazsınız. Ama ekranlarda her gün ekranlarda cari açığı okursunuz. Her gün döviz hareketlerini okursunuz ama birileri çıkıp da “hadi bakalım bunu halledelim, nasıl halledelim” demez. Çünkü az evvel söyledik, gelecek profilimiz üç yıl, beş yıl.

Yirmi yıl sonra Türkiye, Avrupa’nın en yaşlı ve en cahil nüfuslarından biri haline gelecek. Mesela bu kaç kişinin umurunda şu anda bu topraklarda? Hepimizin umurunda mı? Ama böyle bir durum var. Yarın çocuklarımız böyle bir yerde yaşayacak.

Buralar kurtarıcıların topraklarıdır. Sürekli bir kurtarıcı bekler ve kendilerini kurtarsın diye bekler. Burası yedisinde ne ise yetmişinde de o olmanın marifet olduğu yerlerdir. Buralarda vasattan sıyrılmak çok zordur.

Ama bir toplumu geliştirecek olan, o toplumun kendi içerisinde yetiştirmesi gereken %3-5’lik bir kesim vardır. Niye Amerika dünyadaki en iyi eğitimli insanları topluyor? Ben birinden duymuştum. Amerika’da akademisyenler çok ciddi paralar alıyorlar. Ben de orada bazı akademisyenlerle tanıştığım zaman, tabii o parayı alacak şekilde görmedim. Bu durumu başka bir Amerikalı hocayla konuştuğum zaman dedi ki, “vallahi bunların içinde bir %5 var, onlar müthiş. O %5’i orada tutabilmek için %100’üne bu parayı veriyoruz.” Aslında hikayenin özü bu.

Ve İshak Bey

Sıra dışı bir ülke aşığı. Ortağı Rahmetli Üzeyir GARİH Bey yıllar önde her çağırdığımızda BUGİDER toplantılarımıza gelir , gençlere destek ve ışık olurdu. İshak Bey’de onunla aynı. En çarpıcı bulduğum ifadesi : Önce lüzumlu adam olup görevimi yaptım. Sonra da lüzumsuz adam olmak için çalıştım.   Özellikle sorulara verdiği cevapları okuyun. “Ölen insan yanında bir şey götürmez lafı yanlıştır. Yanında tüm sahip olduğu bilgiyi götürür” diyor.

Ve kapanış

Şeref Bey’den , çok sevdiğim tarzıyla : Şimdi, bir gelişmeden söz etmek istiyorum. Bundan bir yıl önce, meşhur Terminatör filminin aynı zamanda Titanic’in ve Avatar’ın yapımcısı David Cameron ile Google’ın eski CEO’su bir araya geldi, derin uzay madenciliği yapacaklar. Bu şirket kurulalı bir yıl oldu. Onların sanayi odasına bağlıdır büyük ihtimalle. Mars’a kadar gidip, gezegenlere, uydulara gidip maden alıp buraya getirecekler. Oraya gidip gelmek için de pi sayısını virgülden sonra 23 hane almak gerekiyor. Pi sayısını 3 alan bir toplumla bu işler biraz zor.

Amacım okuyanları yapısal sorunlarımızdan biri hakkında düşündürmekti. Böyle bir panelde müthiş malzeme doğrusu.

Yazının görselini özellikle kıyaslama konulu seçtim. Bence de kıyaslama vasatlıktan kurtulmanın basit bir yolu. Herhangi bir konuyu bizden daha iyi yapan birileri hep var. Önemli olan yaşam hızımızı ve kalitemizi kimlere göre belirlediğimiz.

Ekonomik büyüme konusunda örnek verirken bizi KORE ile kıyaslayan Abdullah Bey de bu örneği veriyor. Bir yaş daha yaşlanan ve 55 olan biri “off rekor kırdım diyebilir mi”

Sen ne düşünüyorsun. Yorumlarını bekliyorum. Panelin tüm metni burada

Bursa ve Deva için bana yazın.